Yine bir pazar sabahında, sırf Trt1'deki kovboy filmini izleyerek kahvaltı yapabilmek için erkenden tv karşısına geçtim, aile babaları gibi. :)
Ben yine kızılderilileri tutmak için gardımı alıp izlemeye koyulmuştum ki başka bi düşman hikâyesi çıktı karşıma.

Bu kez suçlanan, peşine düşülen anti-kahramanımız bir Meksika'lıydı ve meşhur Meksika Sınırı'nı geçmeye çalışıyordu.
Üzerine atılan iftirayı temizleyemediği gibi gerçek suçluları ipe götürecek tek görgü tanığı olduğu için de onlar tarafından aranıyordu.
Aklıma Mehmet Efe'nin kaleme aldığı Meksika Sınırı şiiri geldi;
hep bir Meksika Sınırı'm olsun isterdim,
Alamancı komşumuzun siyah beyaz tevesinde
kovboylar hep Meksika sınırına giderdi
kimse dokunamazdı sınırı geçtiler mi
...
bir Meksika sınırı lazım her memlekete
Meksika’nın kendisine de..
Ama bu kez o sınır da fayda vermedi. Amerikalılar kanun tanımaz hâllerine devam ediyordu ki içlerinden biri bu oyunu bozdu ve Meksika'lıyı kurtardı. :)
Yine kahramanlığı başkasına kaptırmadılar yani. :)
Ben de bir Meksika Sınırı olsun isterdim; çocuklara, kedilere, köpeklere, savunmasızlara, masumlara, Özgecan'lara kimsenin dokunamadığı, kıyamadığı bir sınır olsun ve merhameti olmayanlar giremesin..
Ütopik de olsa hayal işte..